2020’ye çok büyük heyecanla başlamıştık. Her yeni yıla girişte yaptığımız gibi hayaller kurduk, planlar yaptık. “2019 çok şükür bitti, 2020 güzelliklerle gelsin.” dedik. Yeni gelen yıldan beklentimiz pek çoktu. Her Aralık ayında yaptığımız gibi, “Aman bir önce bitsin gitsin, yeni yıl yeni güzelliklerle gelsin!” dileklerimizle 2020’yi karşıladık.
Ancak yılın ilk günlerinde uzaklarda sesi gittikçe artan, gümbür gümbür gelen bir şeyle karşılaştık. Başta “Bize bir şey olmaz!” dedik, sonra neler olabileceğini gördük, evlere kapandık. Her akşam televizyonda “Haberler”i bekler olduk. Bir takım sayılar söylendi, şaşırdık kaygılandık, iyice eve kapandık.
Oysa yapacak ne çok işimiz vardı. 2019’da “Fakir Baykurt 90 Yaşında” dedik, çok çalıştık. Güzel işler yapmayı bu yıl da sürdürecektik ama olmadı. Mart başında, 8 Mart günü Bursa’da Nilüfer Belediyesi Yılın Yazarı Fakir Baykurt etkinliklerinin duyurusunu Belediye Başkanı Sayın Turgay Erdem ile birlikte yaptık. Aynı günün akşamı Yılanların Öcü tiyatro oyununun ilk gösterimine katıldık. Bunlar en son yaptığımız işler oldu.
Eve kapandık, birçok şey evden yapılır oldu. Teknolojiyi kullanarak internet üzerinden çeşitli toplantılara, söyleşilere katıldık. Okullar dersleri internet üzerinden yapmaya başladı. “Yeni düzen böyle olacak!” dendi.
Çiğli Belediyesi bu yıl ilk kez adına roman ödülü vermeyi kararlaştırdı. Beklenenin üzerinde bir katılım oldu. Ödül doğum gününde düzenlenecek bir törenle verilecekti, ama salgın nedeniyle ertelendi, ancak ödül alan roman belirlendi. Turan Ali Çağlar’ın Amasanga adlı romanı oy birliğiyle birinci oldu.
Sarıyer Belediyesi’nin her yıl yaptığı öykü yarışması da aynı şekilde, sonuçları duyuruldu. Orada da öğrenci kategorileri dışında Öykü Kitabı Ödülü, Mustafa Orman’ın Ovada Paldır Küldür’ün oldu. Ödül töreni daha sonra yapılacak.
Kitapların yayımlanması sürüyor. Fakir Baykurt Kitaplığı’na bu yıl iki şiir kitabı eklendi. Bir Uzun Yol ve Ateşdikenleri. Abidin Dino’nun resimlerinin de katkısıyla güzel kitaplar oldu.
Bu hastalığın tedavisi için çeşitli yöntemler konuşuldu. Bütün dünyada ve ülkemizde aşı, ilaç çalışmaları başladı. İlk adı geçen sıtma tedavisinde kullanılan etken maddesi kinin olan bir ilaç. Hatta Sağlık Bakanı yaptığı konuşmalarda bu ilaçtan stok yaptığımızı anlattı.
Yıllar yıllar önce sevgili babam 12 yaşındayken sıtmaya yakalanmış. Babaannem söğüt yaprağı kaynatmış içirmiş, hocalara okutmuş, sayısız kurşun döktürmüş, Arap Kadın’a dalağını kestirmiş, hiçbiri işe yaramamış. Bütün köyün diline düşmüş. “Ya Elif Kadın, bir türlü iyileştiremedin bu çocuğu” demişler. Sultan Halası da, “Bir de Sıtma Gözü’ne götür!” demiş. Elif Nine dövünmüş de dövünmüş. “Ah, bunu ben nasıl akıl edemedim?” demiş. Her gün köyün içinden, babamı çekiştire çekiştire, fısıltılı sesiyle “Gurban olem sıtma, Tahir’imi dutma!” diye söylene söylene geçip Sıtma Gözü’ne götürmüş. 7 gün 7 kez buz gibi suya sokup sokup çıkarmış. Her gittiklerinde suyun gözüne ikişer yumurta bırakmış.
Sonra bir gün Sağlıkçı Yaşar gelmiş. Elif Nine yanına varıp kinin istemiş. O kadar yalvarmış, “Dereköy’de bitti!” demiş. Kinin yerine öğüt vermiş, “Dikkat et, sivrisineklere ısırtma!” demiş. Babam diyor ki, “Hasta benim, yükümü anam çekiyor!” İki kez geçirdiği o sıtma, izini bırakmış öyle geçmiş. 12 yaşındaysa, yıl 1941, 80 yıl sonra bugün karşılaştığımız bu hastalıkta kinin yada kinin türevi bir ilaçla çare arıyoruz.
O günlerde bu hastalığı yenmiş, Türk Edebiyatına sayısız eser kazandırmış, ülkesi için çok yararlı işler yapmış. Yaşasaymış bugün 91 yaşında olacaktı. Zorunlu ev günlerini bana göre hiç yakınmadan, okuyarak, yazarak geçirirdi. Karantina sonunda da kim bilir neler çıkardı ortaya?
Çok yaşa Fakir Baykurt. Ömrün çok olsun. Doğum günün kutlu olsun.